"Kimi gün dünya haritasını gözümün önüne getiriyorum, sonra da üzerine seni uzatıp düşünüyorum: Bu dünyada benim ayakta kalabileceğim alanlar senin haritada vücudunun örtemediği yerler."
Stefan Zweig
"İçindeki her şey susmuş, yüreğinin bütün yaratıcı müziği anahtarı kaybolmuş bir müzik kutusu misali ölmüştü."
Jack London
"Yenilgiyi peşinen kabul etmek demek, yarı yarıya yenilmek demektir."
Fyodor Dostoyevski
"İnsana en çok acı veren şey, söyledikleriyle söylemek istedikleri arasındaki uçurumdur."
Nikolay Gogol
"Hayat dediğimiz ne? Acıların yer aldığı bir vadi. Dünya dediğimiz? Duygusuz insanlar kalabalığı."
Kız ressama bakarken ne hissediyor? Ben bu bakış hakkında bir roman
yazdım ve yirmi yıldır bu bakış hakkında konuşuyorum ama cevabı bilmiyorum. Bu
bir gizem olarak kaldığı sürece –ki bence sonsuza dek öyle kalacak– bu tablo ve
onunla bağlantılı her şey bizi büyülemeye devam edecek.
Tarihteki en ünlü tablolardan biri olan İnci Küpeli Kız’ın
ardındaki hikâyeyi resimdeki kadının gözünden kurgulayan Tracy Chevalier’nin bu
etkileyici romanında Hollanda’nın en parlak yüzyılından hayat kesitlerinin
yanısıra çocukluktan yetişkinliğe geçişin dokunaklı öyküsüne tanık olacaksınız.
On altı yaşındaki Griet, ailesinin geçimine destek olmak için ressam
Johannes Vermeer’in evinde hizmetçi olarak çalışmaya başlar. En önemli görevi
ressamın stüdyosunu temizlemektir, bu sırada sessizce gözlemlediği efendisine
duyduğu hayranlık gün geçtikçe artar. Vermeer Griet’in yeteneğini fark edip onu
resimlerinin gizemli dünyasına çektiğinde ise ikisinin de hayatı değişecektir.
Bir Vermeer tablosundaki sadelik ve
odaklılıkla yazılmış İnci Küpeli Kız’da tarih ve kurgu kusursuz bir
şekilde kaynaşıyor.